Suriye'de Esed karşıtı muhalif hareketin başlangıcında muhalefetin liderliğini yapan, şu anda Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) üyesi olan Burhan Galyun, Suriye krizinde gelen son durum, De Mistura planı, Rusya ve İran'ın rolüyle ilgili Al Jazeera Türk'e konuştu.
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura'nın sunduğu 'dondurulmuş bölgeler' sonrasında Moskova'nın diplomasi trafiğini artırdığı görülüyor. Rusya ne yapmaya çalışıyor?
Bildiğiniz gibi Rusya, Suriye’de devam eden krizin önemli bir parçası. Esed'i destekleyen en temel güçlerden bir tanesi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) veto hakkını kullanarak hep Esed’i kolladı. Aynı zamanda Rusya devam eden iç savaşın bir direği. Rusya, Esed rejimine diplomatik ve siyasi meşruiyet temin ediyor. İran’ın rolünü tamamlayan Rusya, Suriye’de dört yıldır devam eden savaşın gerçek bir tarafı haline geldi.
Rusya geçtiğimiz yıllar boyunca önerilen tüm siyasi çözümleri başarısızlığa uğrattı. En son Cenevre toplantılarının sonuca ulaşmasını engelledi. Rusya o toplantılarda Esed rejimini destekleyerek ciddi müzakereleri boşa çıkarmıştı. Dolayısıyla bu girişimlere hep engel oldular.
Fakat şimdi ne oldu da Rusya böyle bir inisiyatif sunmaya kalkışıyor? Bana göre bunun iki sebebi vardır. Ama öncelikle şunu anlamamız lazım; Ruslar, bir siyasi çözüm şekli sunmuyor, onlar sadece girişimde bulunuyor ve sunulan inisiyatiflere hakim olmak istiyorlar.
Birinci sebep, Rusya Ukrayna meselesinde sıkışmış durumda. Dolayısıyla kendisini şu an uluslararası siyasi sahnede inisiyatife sahip olan bir ülke gibi göstermek istiyor. Bu eylem onlara uygulanan baskıların azalmasını sağlar diye düşünüyor.
İkincisi, Rusya şu an müttefiki olan Esed rejimine çıkış yolu sunan bir siyasi çözüm için arayışta bulunuyor. Rusya bunu Batılı ve Avrupa ülkelerinin umursamaz tavırlarından kaynaklanan bir eksikliği gördüğü için yapıyor. Bunu fırsat olarak görüyor. Dolayısıyla Rusların şu anki düşüncesini şu şekilde izah edebilirim; Suriye muhalefetinin zayıf bir tarafıyla müzakere halinde bulunarak krizin sonucunu Esed rejiminin lehine çevirecek bir statüko kurmaya çalışıyor. Bu da Esed’i meşrulaştırma anlamına geliyor. Özetle Rusya’nın yapmaya çalıştığı şey, gösteriş amacıyla taviz vererek Esed rejimini meşrulaştırmaktan ibaret.
De Mistura'nın planı tam olarak neyi öngörüyor? Kimin işine yarıyor? Muhalefetin bu plana itirazı nedir? 
De Mistura medyada tüm haber ve konuşmalara rağmen henüz açık, belli bir şey sunmadı. Hiç kimse tam olarak planın detaylarına vakıf olmadı. Tüm mesele detaylarda saklıdır. Bu plan acaba daha önce, rejimin muhaliflere ait bölgeleri kuşatma, sivillere varil bombaları yağdırma ve açlıktan ölmeye mahkûm etmekle dayattığı ateşkes anlaşmaları gibi mi? Yoksa gerçekten bu plan uluslararası çabaların siyasi çözüme varmak için önünü açacak bir ön plan niteliğini taşıyor mu?
Şimdiye kadar bu plan hakkında konuşulanlarla birlikte anlıyoruz ki, De Mistura'nın planı, Halep’te bir ateşkes anlaşmasına vararak bunu birkaç başka yerde uygulamaya çalışmaktan başka bir şey değil. Bu sivillerin insani durumunu iyileştirebilir. Fakat yine de bu kesin bir şey değil. Esed rejimi daha önce yapılan anlaşmaları ihlal ettiği gibi bu anlaşmayı da ihlal edebilir. BM  de daha önce aldığı kararlarını uygulayamadı. Sivillere insani yardım ulaştırmak için güvenlik koridorlarının açılması ve varil bombalı saldırıların durdurulması ile alâkalı kararlardan bahsediyorum. Eğer uluslararası toplum ciddi bir baskı oluşturmazsa ve artık bu katliamları durdurmazsa, Esed bu şekilde kimseye aldırmadan katliamlarına devam edecek. Şimdiye kadar yüz binlerce masum insan öldürüldü. Yaklaşık 12 milyon insan da evinden edildi. Artık yeter denmeli. Eğer BM şimdiye kadar Esed’in bu yaptıklarını engelleyememişse, Halep’te uygulanacak bu dondurulmuş bölge planını Esed’in kendi çıkarlarına göre kullanmasını nasıl engelleyebilecek? Durum böyle ise, demek oluyor ki, bu plan Esed’in bölgedeki askeri varlığını güçlendirecek, uluslararası toplumda kendisine yönelik baskıları hafifletecek ve meşruiyet kazandırmış olacak.
Halep’te uygulanması beklenen bu plan rejimin askeri konumlarını güçlendirmeye yol açmamalı. Dolayısıyla De Mistura’nın planı bu şekilde uygulanırsa, Esed’in lehine, sahada muhaliflere karşı özellikle şehirlerin kırsallarında askeri varlığını ve egemenliğini güçlendirecek, uluslararası toplumda rejime yapılan baskıları hafifletecek ve dolayısıyla meşruiyet kazandıracak bir hamle halinde olur. O yüzden De Mistura planı çok hassas ve tehlikeli bir konu. Suriye muhalefeti de üstü kapalı bu planı bu şekilde kabul etmemeli. Ancak uluslararası topulumun baskısıyla rejimin lehine değil; Suriye halkının taleplerini yerine getirecek, akan kanını durduracak şekilde bir plan haline gelirse o zaman muhalefet kabul edebilir. Ayrıca bu plan Cenevre toplantılarında konuşulan ve üzerinde mutabakata varılan adalet bazında halkın iradesini yansıtan yeni rejimin oluşturulması ve yeni hükümetin kurulması gibi hususlar içermeli. Bu ancak uluslararası icma ve takip içinde gerçekleşebilecek bir şey. Bu doğrultuda uluslararası güvence verilmesi lazım. Bugün baktığımızda, Esed rejimi yerine muhalefete üstü kapalı bir planı kabullenmesi için baskı yapılıyor. Bu çok mantıksızca bir şey. Muhalefetin artık taviz verebileceği bir şey kalmadı. Suriye’de otorite hâlâ Esed’in elinde. BM’den talebimiz, Esed rejimine halkını öldürmesini engellemek için ve uluslararası kararların ve Cenevre anlaşmalarının uygulanması için her türlü baskıyı yapması.
De Mistura'nın planı anlattığınız şekilde gerçekleştirilirse Suriye devrimini boşa çıkartabilir mi? Muhalefete bu konuda herhangi bir güvence veriliyor mu?
Suriye devriminin bitirilmesi imkansız. Diktatörlüğü aşmış, terörist haline gelmiş bu rejimin zulmü altında yaşayan Suriye halkının ayaklanması asla bitirilemeyecek. Bu teröre karşı dik durmaya karar veren ve bunun uğruna yüz binlece şehit veren bu halk hiçbir zaman bu rejimin altında yaşama dönmeyecek. Hiç kimse bu halkın celladına karşı bu hareketi bitiremez.
Fakat öte yandan muhalefet için bu plan konusunda henüz hiçbir güvence yok. O yüzden muhalefet şu an bunu kabul edemez. Açık ve net bir güvence sunulmadığı takdirde böyle planlar genelde muhalefete karşı rejimi güçlendirir ve lehine sonuçlanır.
Bana göre, sadece De Mistura’nın değil BM’nin de iyi niyetleri olsaydı, Cenevre 1 ve 2 toplantılarında anlaşmaya varılan planların uygulanması için hiçbir geri adım atmadan ısrar ederlerdi. Büyük devletlerin ve BMGK’nin üzerinde mutabakata vardığı bu anlaşmanın yerine getirilmesi için baskı kurarlardı. Bu anlaşma aslında muhalefetin kabul edebileceği en son şey olmuştu fakat buna rağmen kabul edildi. Anlaşma gereği, muhalefet ve rejim ortaklaşa bir hükümet kuracak. Muhalefet için bundan daha büyük bir taviz olabilir miydi? Rejimin indirilmesi gerektiği üzerinde kurulan muhalefet artık rejimle aynı hükümetin içinde olmayı kabul etmek zorunda kaldı. Muhalefet bunu yaparken tüm tarafları tatmin etmeye de çalışıyor, Suriye’de devrim sonrasında demokrasinin ve barışın sağlancağı yönünde söylemde bulunuyordu. Aslında en küçük adalet hissini taşıyan, aklı selim hiç kimse bunun ötesini kabul etmez. İnsanlar 50 yıl boyunca terör rejimi altında kalıp, evlerinin yıkılmasına yüz binlerce kişinin öldürülmesine tanık oldular. Bunu tekrar aynı rejimin altında ezilmeyi kabullenmek için yapmadılar.
Nihayetinde uluslararası toplumda bu savaşı sonlandırmak için ciddi bir irade olmalı, Rusya’dan ya da ABD’den farketmez, sadece Esed’i oyalayan ya da güçlendiren adımlar olmadan, sorumlu bir girişim olursa ancak çözüme doğru ilerlemiş oluruz.
Bu rejim şimdiye dek hiçbir uluslararası anlaşmaya saygı göstermedi.

DE MİSTURA PLANI NEDİR?

Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura'nın sunduğu, 'dondurulmuş bölgeler' (freeze zones) adıyla bilinen plan, hem rejim hem de muhaliflerin Halep’ten başlayarak belirlenmiş bazı bölgelerde ateşkes ilan etmesini öngörüyor. De Mistura, dondurulmuş bölgelerin, daha sonra yapılacak müzakereler için bir başlangıç olacağını söyledi, ancak bunun ayrıntılarını ve takvimini vermedi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, planı “üzerinde çalışılmaya değer” bulduğunu açıkladı. Suriye muhalefeti ise, Esed rejiminin daha önceki ateşkes anlaşmalarını ihlal ettiğini hatırlatıyor. Halep’te ateşkes ilan edilmesi durumunda rejimin buradaki güçlerini güneydeki cephelere kaydıracağını savunan muhalifler söz konusu planın ‘muhalefeti bitirme planı’ olduğunu öne sürüyor.
Bu şekilde De Mistura planıyla Cenevre 1 ve 2 toplantılarında yapılan anlaşmalar rafa kaldırılmış oluyor mu? Bu plan Cenevre anlaşmalarının yerine geçcek bir plan mıdır?
Elbette öyle, De Mistura planının hiçbir ufku yoktur. Sadece kısa sürede belirli yerlerde ateşkes ve dondurulmuş bölgeleri kurma amaçlı bir plan. Açık söylemek gerekirse bu plan, şimdiye kadar göründüğü kadarıyla Esed rejimi lehine büyük bir ateşkes anlaşmasından ibarettir.
Rusya inisiyatifi de, rejimin otoritesinin altında yeni bir hükümetin kurulmasını, ordunun olduğu gibi kalmasını öngörüyor. Bu muhalefetin Esed rejimine satılması anlamına geliyor. Bu nasıl bir mantık? Suriye halkı birkaç şeklî bakanlık kazanmak için yarım milyona yaklaşan şehit vermedi.
Dolayısıyla bu inisiyatifin hayata geçirilmesinin imkânsız olduğunu düşünüyorum.
De Mistura planına destek veren veya hazırlanmasında yardım eden ülkeler var mı? Suriye'nin Dostları grubu ülkelerinin bu plana karşı tavırları nedir?
Suriye dostu ülkelerin çoğunun bu planın bazı hususlarına itirazları oldu. İngiltere, ABD, Fransa, Suudi Arabistan ve Katar'ın bu plana birçok itirazları var. Elbette hiçbir taraf bu planı esas itibarıyla reddetmedi. Çünkü savaşı sonlandıracak en ufak bir umut ışıltısı bizim için önemlidir. Fakat yine de planın amaçları konusunda açık ve net güvence almazsak herhangi bir şekilde harekete geçilmeyecek. 
Esed’in Moskova’ya gideceği, bazı yetkilerinden feragat edeceği, Muaz Hatip liderliğinde bir geçiş hükümetinin kurulacağı ve içişleri Bakanlığı gibi bazı pozisyonların geçiş hükümetinde olacağı ancak Dışişleri, İstihbarat ve Savunma Bakanlığı gibi kritik pozisyonların rejimin kontrolünde devam edeceği ile ilgili bazı iddialar var. Bunlar doğru mu?
Muaz Hatip’ten aldığımız kesin bilgiler doğrultusunda, böyle bir girişimde bulunmadı, bu şekilde bir plan üzerinde konuşulmadı. Bazı taraflar muhalefetin içinde ihtilaf yaratmak ve fitne sokmak için söylenti ve yalan yayıyorlar. Ancak kasıtlı veya kasıtsız olarak Muaz Hatip’in Moskova ziyareti yanlış yorumlanmıştır. Moskova’ya giden muhalefetin bazı şahsiyetleri, muhalefetin bu hassas konularında tavırlarını belirtmek için gitmiştir. Aynı zamanda bu ziyaretler Rusya’nın sunmaya çalıştığı inisiyatif ile eşzamanlı gerçekleşti. Rusya belki muhalefetin bir taraflarını Esed rejimini güçlendiren bu inisiyatife çekmeye çalışıyor olabilir. Fakat bu vahimdir. Muhalefetin buna uyanık olduğunu düşünüyorum.
Muhalefetin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Özeleştiri yapmak açısından söylüyorum, muhalefetin içinde şu an büyük bir kriz var. Muhalefetin içinde siyasi konular gereği bir ihtilaf yoktur. Siyasi konularda fikir ayrılığı yararlı. Ancak ekip halinde çalışmada ihtilaf ve ayrı ayrı hareket etmek asıl sorun. Muhalefetin bunu aşması ve üzerinde çalışması gereken büyük bir kriz var.
Bundan daha büyük sorun ise, sahada savaşan grupların arasında oluşan kriz. Aynı zamanda hepimiz biliyoruz ki şu an Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) hem IŞİD hem de rejime karşı savaşıyor. Bu da ayrı bir sorun. 
Bütün bu sorunlar için çözümün başlangıç noktası ise, siyasi muhalefetin ön planda olması, sorumluluklarını üstlenmesi, muhalefetin içindeki taraflar arasında oluşan husumetten çıkmasıdır. Bana göre bu husumetin oluşması için hiçbir gerekçe yok. Bunun sebepleri tecrübesizlik, irade zafiyeti, ihmal ve siyasi vizyonun bulunmaması. İhmal dediğimde muhalefetin içindeki bazı tarafların ihmalinin yanı sıra uluslararası toplumun ve özellikle Suriye dostu ülkelerin ihmalini kastediyorum. Bu ihmal, gerçekçi çözüm arayışında bulunmamak ve muhalefeti desteklememek şeklinde oldu. Bana göre bu ihmal muhalefetin içinde husumetlere sebep oldu. Şimdi herkesin ne kadar tehlikede olduğunu farkedip ona göre hareket etmesi lazım. Suriye halkı ve muhalefet olarak inisiyatifi tekrar elimize geri almamız lazım. 
Bütün bu diplomatik trafiklerde İran'ın rolü nedir?
İran bu insiyatifler konusunda Rusya’nın arkasında duruyor. İran ve Rusya arasındaki müzakerelerin bu konuda gerçekleştiğini görmek mümkündür. İran, Rusya’nın yanında Batılı ülkelerin umursamaz tavırlarını ve zaman zaman acizliğini fırsat olarak görüp değerlendirmeye çalışıyor. Aynı zamanda Suriye'nin Dostları grubunun içinde bazı ülkeler sadece IŞİD ve terörle mücadeleye yoğunlaşırken, Suriye meselesini artık umursamamaya başladılar. Bu durum elbette Rusya ve İran’a bu meselede kendilerine ve Esed rejimine yönelik menfaatlerine uygun bir çözüm arayışında bulunma fırsatı verdi. Hedeflerinin de önemli bir parçası var burada, o da muhalefeti bitirmek. Yalnız başaramayacaklar.
Fakat bence Batılı ülkeler bu diplomasi trafiğini görünce harekete geçecek. Çünkü Suriye’nin coğrafi konumu bu ülkeler açısından önem arz ediyor. Dolayısıyla bu işi İran ve Rusya’ya bırakmayacaklar.
Suriye devriminin başlamasının ardından dört yıl geçti. Çözümün nasıl olacağını düşünüyorsunuz? 
Uluslararası ve bölgesel siyasetler açısından çözüm, Cenevre 1 ve 2 anlaşmalarına dönmek. Devletin kurumlarını muhafaza ederek; adaletli, insan haklarına saygılı ve halkın taleplerini yerine getiren yeni rejim oluşturmak ve yeni hükümet kurmak gibi anlaşma gereği hususlar uygulanmalı. Bu çözümün uluslararası çerçevesi. Şimdi bu çerçeveye ulaşabilmek için muhalefet ve Suriye Dostları grubunun ülkeleri, rejimi bu hususları gerçekleştirmeye zorlamak amacıyla bir güç oluşturmaya karar verdi. Bu güç, Esed'in ve yanlısı Rusya ve İran’ın oluşturduğu şer eksenine karşı durmak için oluşturuluyor. Bu konuda uluslararası destekler geciktiği için Rusya ve İran şu an bu hamleyi yapıyor. Sahada denge oluşturulması konusunda hâlâ sorunlar var. Bu denge hâlâ kurulmamış durumda. Suriye'nin Dostları ülkeleri bu konuda destek sözü verdiler. Askeri eğitim ve destek sunmaları bekleniyor. Belki de Rusya bunun için aceleyle bu inisiyatifi ortaya çıkardı.
Diğer başka bir husus var çözüme ulaşmak için. Suriyelilerin kendi kendilerine dönüp bakması lazım artık. Kendi geleceklerinin ve kaderlerini kendileri tayin etmesi lazım. Aynı zamanda ulusal kimliklerine dönmeleri lazım. Suriyeliler arasında diyalog ve müzakere kurulması lazım. Bunu yaparken geçmiş sorunların geçmişte bırakılması lazım. Şahsi menfaatlerin yerine ülkenin ulusal menfaatlerine odaklanmları gerek.
Sahada güç dengesini oluşturur ve daha sonra ulusal diyalog kurursak herkesi razı edecek şekilde bir çözüme ulaşmış oluruz. 
Aksi takdirda ne olursa olsun bu devrim devam edecek. Halk hiçbir zaman hiçbir koşulun altında Mart 2011 ayaklanmasından önceki haline dönmeyecek.
Kaynak: Al Jazeera Türk